HMK DEĞİŞİKLİKLERİ
- HMK Nedir? Hangi alanlar düzenlenmektedir?
HMK (Hukuk Muhakemeleri Kanunu) hukukun yargılama usullerini düzenlemektedir. Yargılama sürecinin hangi mahkemede ne şekilde yürütüleceğini kapsamaktadır. Hukuk mahkemelerine teker teker yer verilmektedir. Bu kanun bakımından “usul” kavramının ne kadar önemli bir kavram olduğu ve hukukta ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Kanunun ilk maddesine bakıldığında; mahkemelerin görevinin ancak kanunla belirlenebildiğini ve göreve ilişkin kuralların da kanunda yer aldığını ve bunların kamu düzenine ilişkin olduğu görülmektedir. Bu çerçevede bakıldığında hukukun kanuniliği ilkesi gereğince; kanunda yer almayan bir usulün uygulanamayacağı sonucunu çıkarmak mümkündür
- HMK, hukukumuza ne zaman girmiştir?
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 12 Ocak 2011’de mecliste kabul edilmiş ve 1 Ekim 2011’de yürürlüğe girmiştir.
HMK; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yerini almıştır ve HMK’nın yürürlüğe girmesiyle HUMK yürürlükten kaldırılmıştır.
- HMK Değişiklikleri:
28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren Değişiklik Kanunu ile; HMK’daki bazı maddelere yeni düzenlemeler getirilmiştir ve birtakım değişiklikler yapılmıştır. Bu maddelere ve değişikliklere bakıldığında usul bakımından önemli değişikliklerin meydana geldiği görülmektedir. Bu değişikliklerin bazısı hükümlerde iptal edilen cümleler şeklinde olup; bazı cümleler ise değiştirilmiştir; bazı maddelere ise yeni cümleler ve yeni düzenlemeler getirilme şeklinde olmuştur.
- Maddeler Bakımından Değişiklikler:
HMK madde 20 Eski Hüküm: (Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, (…) süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasınakarar verilir. (2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.
HMK madde 20 Düzenlenen Hüküm: (Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden,süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, dava açılmamış sayılır ve mahkemece bu konuda resenkarar verilir. (2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir
Hüküm karşılaştırmasına bakıldığında; değiştirilen ve yeni eklenen cümleler mevcuttur. Düzenlenen hükme ve Resmi Gazete’de yayınlanan “HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN”una göre “taraflardan birinin,” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden,” ibaresi eklenmiş, fıkrada yer alan “, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına” ibaresi “dava açılmamış sayılır ve görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemece bu konuda re’sen” şeklinde değiştirilmiştir. Bu takdirde maddedeki önemli sayılabilecek bir değişiklik olarak; mahkemenin re’sen karar vereceğinin vurgulanması ve kanun yoluna başvuru süresinin belirlenmesi olduğunu söylemek mümkündür.
HMK madde 28 Eski Hüküm (Aleniyet İlkesi): (1) Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir. (2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir. (3) Tarafların gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki hükümler çerçevesinde gizli duruşmada incelenir ve karara bağlanır. Hâkim, bu kararının gerekçelerini, esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar. (4) Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu hususu tutanağa geçirir.
HMK madde 28 Düzenlenen Hüküm (Aleniyet İlkesi): (1) Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir. (2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde, ilgilinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir. (3) Tarafların gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki hükümler çerçevesinde gizli duruşmada incelenir ve karara bağlanır. Hâkim, bu kararının gerekçelerini, esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar. (4) Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu hususu tutanağa geçirir.
Hüküm karşılaştırmasına bakıldığında; değiştirilen bir cümle mevcuttur. Aleniyet ilkesi yargılama sürecinde önem arz eden bir ilkedir ve hukukun birçok alanında yer almaktadır; bu ilke yargılamanın kamuya açık olarak yürütülmesini ifade etmektedir. Aleniyet ilkesi; Türk Hukukunda Anayasa madde 141’de ve Ceza Muhakemeleri Hukukunca da düzenlendiği gibi; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de düzenlenen bir ilkedir. Özetle; aleniyet ilkesi, hukuk ve muhakeme süreçlerinde yer edinmiş olan ve önemli bir madde olduğu barizdir.
Maddenin gerek eski hali gerekse düzenlenmiş halinin ilk fıkrasına bakıldığında duruşma ve kararların bildirilmesini aleni olduğu işlenmiştir. Ancak 2. fıkraya bakıldığında birtakım değişiklik getirildiği görülmektedir; Resmi Gazete’de yayınlanan Kanun’a göre “kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi” ibaresi “yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, ilgilinin talebi” şeklinde değiştirilmiştir. Değişiklik doğrultusunda; duruşmaların gizli yapılma hallerinin genişletildiği görülmektedir.
HMK madde 36 Eski Hüküm (Ret Sebepleri): (1) Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:
a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması.
ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
d) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması
HMK madde 36 Düzenlenen Hüküm (Ret Sebepleri): 1) Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:
a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.
ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
d) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; yeni eklenen bir cümle mevcuttur. Maddenin eski haline de yeni haline de bakıldığında; hakimin, yasak halleri dışında kalan ve hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması halinde; taraflardan birinin hakimi reddedebilmesi mümkün olduğu gibi, hakimin de bizzat davadan çekilebilmesi mümkündür. Ret sebepleri; hakimin yasaklılık halleri gibi sınırlı sayıda değildir; daha geniş bir perspektife sahiptir. Ancak 36. maddede sayılan halleri özellikle ret sebepleri olarak sayılmaktadır.
Maddeye eklenen cümleye ve Resmi Gazete’de yayınlanan cümleye de bakıldığında birinci fıkrasının (c) bendine “uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.” şeklinde ekleme yapılarak değiştirilmiş olduğu görülmektedir. Yani; hakimin tanık, bilirkişi, hakim veya hakem sıfatlarıyla uyuşmazlıkta görev almasına ek olarak arabuluculuk sıfatıyla da bu uyuşmazlıkta yer almış olması halinde net sebebinin varlığı gündeme gelecektir.
HMK madde 38 Eski Hüküm (Ret Usulü): (1) Hâkimin reddi sebebini bilen tarafın, ret talebini en geç ilk duruşmada ileri sürmesi gerekir. Taraf, ret sebebini davaya bakıldığı sırada öğrenmiş ise en geç öğrenmeden sonraki ilk duruşmada, yeni bir işlem yapılmadan önce bu talebini hemen bildirmek zorundadır. Belirtilen sürede yapılmayan ret talebi dinlenmez.
(2) Hâkimin reddi, dilekçeyle talep edilir. Bu dilekçede, ret talebinin dayandığı sebepler ile delil veya emarelerin açıkça gösterilmesi ve varsa belgelerin eklenmesi gerekir.
(3) Hâkimin reddi dilekçesi, reddi istenen hâkimin mensup olduğu mahkemeye verilir.
(4) Ret talebi geri alınamaz.
(5) Hâkimi reddeden taraf, dilekçesini karşı tarafa tebliğ ettirir. Karşı taraf bir hafta içinde cevap verebilir. Bu süre geçtikten sonra yazı işleri müdürü tarafından ret dilekçesi, varsa karşı tarafın cevabı ve ekleri, dosya ile birlikte reddi istenen hâkime verilir. Hâkim bir hafta içinde dosyayı inceler ve ret sebeplerinin kanuna uygun olup olmadığı hakkındaki düşüncesini yazı ile bildirerek, dosyayı hemen merciine gönderilmek üzere yazı işleri müdürüne verir.
(6) Ret sebebi sabit olmasa bile, merci bunu muhtemel görürse, ret talebini kabul edebilir.
(7) Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz.
(8) Hâkimi çekilmeye davet, hâkimin reddi hükmündedir.
(9) Bu kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte kanun yollarına başvurulabilir.
HMK madde 38 Düzenlenen Hüküm (Ret Usulü): (1) Hâkimin reddi sebebini bilen tarafın, ret talebini en geç ilk duruşmada ileri sürmesi gerekir. Taraf, ret sebebini davaya bakıldığı sırada öğrenmiş ise en geç öğrenmeden sonraki ilk duruşmada, yeni bir işlem yapılmadan önce bu talebini hemen bildirmek zorundadır. Belirtilen sürede yapılmayan ret talebi dinlenmez.
(2) Hâkimin reddi, dilekçeyle talep edilir. Bu dilekçede, ret talebinin dayandığı sebepler ile delil veya emarelerin açıkça gösterilmesi ve varsa belgelerin eklenmesi gerekir.
(3) Hâkimin reddi dilekçesi, reddi istenen hâkimin mensup olduğu mahkemeye verilir.
(4) Ret talebi geri alınamaz.
(5) Hâkimi reddeden taraf, dilekçesini karşı tarafa tebliğ ettirir. Karşı taraf bir hafta içinde cevap verebilir. Bu süre geçtikten sonra yazı işleri müdürü tarafından ret dilekçesi, varsa karşı tarafın cevabı ve ekleri, dosya ile birlikte reddi istenen hâkime verilir. Hâkim bir hafta içinde dosyayı inceler ve ret sebeplerinin kanuna uygun olup olmadığı hakkındaki düşüncesini yazı ile bildirerek, dosyayı hemen merciine gönderilmek üzere yazı işleri müdürüne verir.
(6) Hâkimi çekilmeye davet, hâkimin reddi hükmündedir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddeden 3 hükmün yürürlükten kaldırıldığı görülmektedir. Hakimin reddi sebebinin ileri sürülme zamanları kanunla belirlenmiştir ve ancak bu sınırlar ve süreler çerçevesinde ileri sürülebilecektir. İptal edilen bentler ise 6., 7. ve 9. bentlerdir. Bu çerçevede “Ret sebebi sabit olmasa bile, merci bunu muhtemel görürse, ret talebini kabul edebilir.”, “Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz.” ve “Bu kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte kanun yollarına başvurulabilir” kaldırılarak, ret usullerinde değişiklik yaratılmıştır.
HMK madde 42 Eski Hüküm (Ret Talebinin İncelenmesi): (1) Hâkimin reddi talebine ilişkin karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak da verilebilir.
(2) Reddi istenen hâkim, ret hakkında merci tarafından karar verilinceye kadar o davaya bakamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan iş ve davalar bunun dışındadır. Daha önce hakkındaki ret talebi mercice reddolunan hâkimin, aynı durum ve olaylara dayanarak yeniden reddedilmesi hâli, hâkimin davaya bakmasına engel oluşturmaz.
(3) Ret talebinin merci tarafından kabul edilmemesi hâlinde, reddi istenen hâkim davaya bakmaya devam eder.
(4) Ret talebinin, kötüniyetle yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul edilmemesi hâlinde, talepte bulunanların her biri hakkında beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur.
(5) Hâkim hakkında aynı davada aynı tarafça ileri sürülen ret talebinin reddi hâlinde verilecek disiplin para cezası, bir önceki disiplin para cezasının iki katından az olamaz.
(6) Disiplin para cezasının tahsili için, davaya bakan mahkeme, dosyanın geliş tarihinden başlayarak iki hafta içinde gereğini yapar.
HMK madde 42 Düzenlenen Hüküm (Ret Talebinin İncelenmesi): (1) Hâkimin reddi talebine ilişkin karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak da verilebilir.
(2) Ret sebebi sabit olmasa bile, merci bunu muhtemel görürse, ret talebini kabul edebilir.
(3) Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz.
(4) Reddi istenen hâkim, ret hakkında merci tarafından karar verilinceye kadar o davaya bakamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan iş ve davalar bunun dışındadır. Daha önce hakkındaki ret talebi mercice reddolunan hâkimin, aynı durum ve olaylara dayanarak yeniden reddedilmesi hâli, hâkimin davaya bakmasına engel oluşturmaz.
(5) Ret talebinin merci tarafından kabul edilmemesi hâlinde, reddi istenen hâkim davaya bakmaya devam eder.
(6) Ret talebinin, kötüniyetle yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul edilmemesi hâlinde, talepte bulunanların her biri hakkında beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur.
(7) Hâkim hakkında aynı davada aynı tarafça ileri sürülen ret talebinin reddi hâlinde verilecek disiplin para cezası, bir önceki disiplin para cezasının iki katından az olamaz.
(8) Disiplin para cezasının tahsili için, davaya bakan mahkeme, dosyanın geliş tarihinden başlayarak iki hafta içinde gereğini yapar.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddeye yeni eklenen 2 fıkra olduğu görülmektedir. Ret usulünü düzenleyen 38. maddeden çıkartılan 2 fıkra; net talebinin incelenmesini düzenleyen bu maddeye eklenmiştir; “Ret sebebi sabit olmasa bile, merci bunu muhtemel görürse, ret talebini kabul edebilir.”, “Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz.” Bu çerçevede bakıldığında; maddenin eski hali de yeni eklenen fıkralarla düzenlenen hali de aslında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin öngördüğü ilkelerden biri olan “adil yargılanma hakkının” daha doğru bir şekilde yürütülmesini sağlamaktadır.
HMK madde 94 Eski Hüküm (Kesin Süre): (1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.
(2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir.Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.
(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
HMK madde 94 Düzenlenen Hüküm (Kesin Süre): (1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.
(2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu taktirde hakim,tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder.Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.
(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddenin 2. fıkrasından bir cümle çıkartılmış ve fıkraya yeni cümleler eklenmiştir. Kanunda belirtilen süreler kesindirler ve işlemlerin o kesin süreler içinde yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde işlemi o süre içinde yapmayan tarafın; o işlemi yapma hakkı ortadan kalkacaktır. Maddenin 2. fıkrasına eklenen cümlelere bakıldığında ise verilen sürenin kesinliğinin hâkim tarafından uyarılma zorunluluğu düzenlenmiştir.
HMK madde 107 Eski Hüküm (Belirsiz Alacak ve Tespit Davası): (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
HMK madde 107 Düzenlenen Hüküm (Belirsiz Alacak Davası): (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; 2. fıkra değiştirilmiş ve 3. fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır ve hüküm artık tespit davasını kapsamamakta; sadece belirsiz alacak davasını ve onun süre ve usulünü kapsamaktadır.
HMK madde 116 Eski Hüküm (İlk İtirazlar – Konusu): (1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:
a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.
c) İş bölümü itirazı.
HMK madde 116 Düzenlenen Hüküm (İlk İtirazlar – Konusu): (1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:
a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı.
b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; c bendinin yürürlükten kaldırıldığı görülmektedir.
İlk itirazlar dava şartı değildirler; dolayısıyla hakim tarafından re’sen gözetilmemektedir ve ancak davanın başında cevap dilekçesinde ileri sürülebilmektedir. Kesin yetki kuralının olmadığı hallerde mahkemelerin yetkilerine yönelik yapılan itirazlar ilk itiraz niteliğinde olup; önsorun gibi incelenir ve bu şekilde kararlar verilir. Düzenlenen hükme bakıldığında “iş bölümü itirazı” artık bu madde kapsamında sayılmamaktadır.
HMK madde 120 Eski Hüküm (Harç ve Avans Ödenmesi): (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.
HMK madde 120 Düzenlenen Hüküm (Harç ve Gider Avansının Ödenmesi): (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.
(3) Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; yeni eklenen cümleler mevcut olduğu ve madde başlığına “gider” eklendiği görülmektedir.
Bu takdirde “delil avansına” ilişkin bir durum söz konusu olduğunda 324. madde hükümleri uygulanacaktır; taraflardan biri bir delil sunması halinde mahkemece verilen kesin süre içinde mahkemece belirlenen avansın yatırılmasının zorunlu olduğu düzenlenmektedir.
HMK madde 123 Eski Hüküm (Davanın Geri Alınması): (1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir.
HMK madde 123 Düzenlenen Hüküm (Davanın Geri Alınması): (1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddeye eklenen yeni bir cümle olduğu görülmektedir. Davanın, davacı tarafından hüküm kesinleşinceye kadar; ancak ve ancak davalının açık rızası ile geri alınabileceği düzenlenmektedir. Burada önemli olan husus “açık rızadır”. Eklenen cümleye bakıldığında ise davanın geri alınması halinde davanın açılmamış sayılacağı düzenlenmektedir.
HMK madde 125 Eski Hüküm (Dava Konusunun Devri): (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa,dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.
HMK madde 125 Düzenlenen Hüküm (Dava Konusunun Devri): (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; değiştirilen bir cümle ve yeni eklenen bir cümle bulunmaktadır; değiştirilen cümleye bakıldığında, davacı lehine olması eklenmiştir. Eklenen cümleye bakıldığında ise; davanın açılmasından sonra dava konusunun davacı tarafından devredilmesi halinde; dava, davacı aleyhine sonuçlanırsa devreden ve devralan yargılama giderlerine müteselsilen sorumlu olacağını düzenlemiştir.
HMK madde 127 Eski Hüküm (Cevap Dilekçesini Verme Süresi): (1) Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
HMK madde 127 Düzenlenen Hüküm (Cevap Dilekçesini Verme Süresi): (1) Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak,bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; yeni eklenen bir cümle bulunmaktadır. Bu düzenlemeyle sürenin başlangıç zamanına ilişkin olan boşluk doldurulmuştur. Cevap dilekçesinin verilme süresininin 2 hafta olduğu belli ve net olsa dahi eski hükümde bu sürenin ne zaman başlayacağına dair bir eksiklik mevcuttur; yeni düzenlemeyle bu eksiklik giderilmiştir.
HMK madde 139 Eski Hüküm (Ön İnceleme Duruşmasına Davet): (1) Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir.
HMK madde 139 Düzenlenen Hüküm (Ön İnceleme Duruşmasına Davet): (1) Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirir. Çıkarılacak davetiyede aşağıdaki hususlar ihtar edilir:
a) Duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar.
b) Tarafların sulh için gerekli hazırlığı yapmaları.
c) Duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği.
ç) Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; mevcut olan cümlenin değiştirildiği görülmektedir. Hükme bir düzenleme getirilmiş ve yeni bir cümle eklenmiştir. Ön inceleme; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılmaktadır ve kanunda önincelemede hangi işlemlerin yapılacağı açıklanmaktadır. Mahkeme gerektirdiği takdirde kararını vermeden önce bu konuda tarafları öninceleme duruşmasında dinleyebilmektedir. Mahkeme ön inceleme için bir duruşma günü tespit eder ve taraflara bildirilir. Bu çerçevede madde bu daveti düzenlemektedir. Ayrıca maddeden diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir cümlesi çıkarılarak izinsiz savunma ve iddianın genişletilebilme ve değiştirilme şansı kaldırılmıştır.
HMK madde 140 Eski Hüküm (Ön İnceleme Duruşması): (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder.
(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.
(5) Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir
HMK madde 140 Düzenlenen Hüküm (Ön İnceleme Duruşması): (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatarakteşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder. (3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.
(5) 139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; bazı cümlelerde değişiklik yapıldığı görülmektedir. Madde ön inceleme duruşmasını düzenlemektedir. Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için; hakim, gerekli görülmesi halinde tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Değiştirilen husulara bakıldığında ise; 2. fıkraya ise aydınlatma yükümlülüğü eklenmiştir ve arabuluculuk ve sulh hakkında bilgilendirilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Son fıkraya bakıldığında ise; 139. maddeye atıf yapılarak, ihtara rağmen işlemleri gerçekleştirmemesi hali düzenlenmektedir.
HMK madde 141 Eski Hüküm (İddia ve Savunmanın Genişletilmesi veya Değiştirilmesi): (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
HMK madde 141 Eski Hüküm (İddia ve Savunmanın Genişletilmesi veya Değiştirilmesi): (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesindensonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; iptal edilen cümleler ve düzenlenen/ değiştirilen cümleler bulunmaktadır. Duruşmaya gelen tarafın duruşmaya mazeretsiz olarak gelmeyen tarafın yokluğunda iddiasını veya savunmasını genişletip değiştirmesi olanağı kaldırılmıştır. Ayrıca değiştirilen cümleye bakıldığında ise iddia ve savunmanın genişletilmesinin ve değiştirilmesinin zamanı değiştirilerek; artık dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra değiştirip, değiştirilmesine izin verilmemeye başlanmıştır.
HMK madde 147 Eski Hüküm (Tarafların Duruşmaya Daveti): (1) Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat için duruşmaya davet edilir.
(2) Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir.
HMK madde 147 Düzenlenen Hüküm (Tarafların Duruşmaya Daveti): (1) Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat ve sözlü yargılama için duruşmaya davet edilir.
(2) Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği, sözlü yargılama için duruşmanın ertelenmesi halinde taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceği ve 150 nci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, yokluklarında hüküm verileceği bildirilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddenin 2. fıkrasına yeni düzenlemelerin getirildiği görülmektedir. Maddede genel olarak tarafların duruşmaya çağırılma biçimi düzenlenmiştir. Düzenlenen haline göre artık sözlü yargılamanın da kanunda yer aldığı görülmektedir. Ayrıca sözlü yargılama hali de düzenlenmiş ve 150. madde ile düzenlenen tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması hallerini saklı tutma kaydıyla yokluklarında hüküm verileceği düzenlenmektedir.
HMK madde 149 Eski Hüküm (Ses ve Görüntü Nakledilmesi Yoluyla Duruşma İcrası): (1) Mahkeme, tarafların rızası olmak şartıyla, kendilerinin veya vekillerinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine izin verebilir. (2) Tarafların rızası olmak kaydıyla, mahkeme; tanığın, bilirkişinin, uzmanın veya bir tarafın dinlenilmesi esnasında başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir. Dinleme, ses ve görüntü olarak aynı anda duruşma salonuna nakledilir.
HMK madde 149 Düzenlenen Hüküm (Ses ve Görüntü Nakledilmesi Yoluyla veya Başka Yerde Duruşma İcrası): (1) Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin,aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine karar verebilir.
(2) Mahkeme resen veya taraflardan birinin talebi üzerine ; tanığın, bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebilir.
(3) Mahkeme, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde ilgililerin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebilir.
(4) Mahkeme, fiili engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına, yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun uygun görüşünü alarak karar verebilir.
(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddenin başlığında bir ekleme/ değiştirilme ve maddede değişiklik ve yeni eklenen fıkralar bulunmaktadır. Maddeye genel olarak bakıldığında; taraflara farklı olanakların sağlandığı görülmektedir. Düzenlemelere bakıldığında ise; artık tarafların “izni” olmaksızın karar verilebileceği ve tarafların rızası olmaksızın talebi üzerine de karar verilebileceği düzenlenmektedir. Ayrıca 2. fıkraya bakıldığında; eski hükümde tarafların rızasıyla mahkeme izin verebilirken; yeni düzenlemede mahkemeye re’sen de maddede sayılan işlemlerin yapılabilmesine karar verebilmektedir.
Bu maddeyi irdelemek gerekirse; günümüzde Covid-19 sebebiyle bazı duruşmaların artık internet üzerinden, online olarak yürütüleceği duyurulmuştur; bu durumu bu maddenin bir örneği olarak düşünmek mümkündür. Ancak bazı yazarlara göre bu durum adil yargılanma, eşitlik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Bu düşüncelerinin sebepleri ise; gerek tek tarafın rızasıyla bu kabul edilebilirken niye diğer tarafın duruşmanın yüz-yüze olma talebi dikkate alınmaması ve gerekse duruşmaların yüz yüze olması gerektiği ve de gerekse duruşmaların yüz yüze olması halinde kişilerin; mimikleri, jestleri ve ses tonlarının daha doğru bir şekilde anlaşılayamayacağını savunmaktadırlar.
HMK madde 177 Eski Hüküm (Islahın Zamanı ve Şekli): (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.
HMK madde 177 Düzenlenen Hüküm (Islahın Zamanı ve Şekli): (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.
(3) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; yeni bir fıkra eklendiği görülmektedir. Madde genel itibariyle ıslahın zamanını ve şeklini düzenlemektedir. Yeni eklenen fıkrayla ıslahın nereye, ne zaman yapılabileceği düzenlendiği gibi sonucuna da yer verilmektedir.
HMK madde 183/A Yeni Eklenen Düzenleme (Toplu Mahkemelerde Tahkikat): (1) Dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra talep edilen delil tespiti, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir gibi geçici hukuki koruma tedbirleri de dâhil olmak üzere toplu mahkemenin görevine giren dava ve işlerde tüm yargılama aşamaları heyet tarafından yerine getirilir ve karara bağlanır.
(2) Heyet, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, iş veya davanın özelliğine göre tahkikatın, tahkikat hâkimi olarak görevlendirilen bir üye tarafından yapılmasına karar verebilir.
(3) Tahkikatın heyetçe yürütüldüğü iş veya davalarda mahkeme başkanı, belirli bazı tahkikat işlemlerini yapmak üzere, üyelerden birini naip hâkim olarak görevlendirebilir. (4) Mahkeme başkanı, mahkemenin uyumlu, verimli ve düzenli çalışmasını sağlar ve bu yolda uygun göreceği önlemleri alır.
HMK madde 186 Eski Hüküm (Sözlü Yargılama): (1) Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir.
(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.
HMK madde 186 Düzenlenen Hüküm (Sözlü Yargılama): (1) Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.
Şu kadar ki, 150 nci madde hükmü saklıdır.
(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; ilk fıkra değiştirilerek yeni cümleler eklendiği görülmektedir. Madde genel itibarıyla sözlü yargılamayı düzenlemektedir ve düzenlenen asli şekline dair değişiklikler bulunmaktadır. Değiştirilen fıkraya bakıldığında eski hükümde davetiyeden bahsedilirken; yeni düzenlemede artık davetiye gönderilmeyeceği belirtilmiştir.
HMK madde 206 Eski Hüküm (İmza Atamayanların Durumu): (1) İmzaatamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır.
(2) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir.
(3) Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde noterlerce düzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.
HMK madde 206 Düzenlenen Hüküm (İmza Atamayanların Durumu): (1) Okuma ve yazma bilmediği için imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır.
(2) Okuma ve yazma bildiği halde imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından onaylanmasına veya düzenlenmesine bağlıdır.
(3) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir.
(4) Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde noterlerce onaylanacak veyadüzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; değiştirilme ve yeni eklenen madde bulunmaktadır. İlk fıkraya bakıldığında imza atamayanları nitelendirerek “okuma ve yazma bilmediği için imza atamayanlar” olarak değiştirildiği görülmektedir. İlk fıkra bu takdirde okuma ve yazma bilmeyenler açısından düzenlenmiştir. İkinci fıkra ise yeni eklenen fıkradır ve okuma yazma bilmesine rağmen imza atamayanlar düzenlenmiştir. Son değişiklik ise son fıkrada noterlerin düzenlemesine ek olarak onaylanması da düzenlenmiştir.
HMK madde 215 Eski Hüküm (Belgelerin Halefler Aleyhine Kullanılması): (1) Bir kimsenin aleyhine delil olarak kullanılabilecek belgeler, o kimsenin halefleri aleyhine de delil teşkil eder.
HMK madde 215 Eski Hüküm (Belgelerin Halefler Aleyhine Kullanılmasıve Adi Senetlerin Üçüncü Kişiler İçin Hüküm İfade Etmesi): (1) Bir kimsenin aleyhine delil olarak kullanılabilecek belgeler, o kimsenin halefleri aleyhine de delil teşkil eder. (2) Bir adi senet bakımından, kendisine ibraz olunduğu noter veya yetkili memur tarafından usulüne uygun olarak onaylanmış ise ibraz tarihi, resmi bir işleme konu olmuşsa işlem tarihi, imza edenlerden biri ölmüşse ölüm tarihi, imza edenlerden birinin imza etmesine fiilen imkan kalmamışsa bu imkanı ortadan kaldıran olayın meydana geldiği tarih üçüncü kişiler hakkında da hüküm ifade eder. Adi senette bahsedilen diğer senetlerin tarihleri, üçüncü kişiler hakkında ancak son senet tarihinin onaylanmış olduğunun kabul edildiği tarihte hüküm ifade eder.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; hükmün başlığı değişmiş ve eklemeler yapılmış ve ayrıca yeni bir fıkra eklendiği görülmektedir. Eski hükme bakıldığında; madde sadece belgelerin haleflerin aleyhine kullanılması düzenlenirken, yeni hükme bakıldığında; adi senetlerin üçüncü kişiler bakımından hüküm ifade etmesi de düzenlenmiştir.
HMK madde 222 Eski Hüküm (Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması): (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
HMK madde 222 Düzenlenen Hüküm (Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması): (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; 3. fıkrada birtakım düzenlemeler mevcuttur. 3. fıkrada değişikliğe uğrayan bir cümle olduğu gibi, yeni eklenen bir de cümle olduğu görülmektedir. Türk Ticaret Kanunundaki ticari defterlerle ispat hükümleri aynı zamanda HMK’ca da korunmaktadır. Bu takdirde maddenin konusunu ticari defterlerin korunması oluşturmaktadır ve ayrıca 2. fıkrada sayılan şartları sağlaması halinde de delil olarak kullanılması halinde de delil olarak kullanılabileceği düzenlenmekte. 3. fıkradaki değişikliklere bakıldığında ise; “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” yerini “diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi” almıştır; dolayısıyla diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Ayrıca fıkraya yeni eklenen cümleye bakıldığında ise; sahibi lehine delil olarak kullanılamayacağı hal düzenlendiği görülmektedir.
HMK madde 281 Eski Hüküm (Bilirkişi Raporuna İtiraz): (1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.
HMK madde 281 Düzenlenen Hüküm (Bilirkişi Raporuna İtiraz): (1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor veya imkansız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi halinde yine bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; ilk fıkraya yeni bir ekleme yapıldığı görülmektedir. Madde genel hatlarıyla bilirkişi raporuna karşı itirazın hangi süre içerisinde ne şekilde yapılacağına ilişkindir. Düzenlemeyle ise ek süre verilebilmesi ve şartlarını düzenlemektedir.
HMK madde 290 Eski Hüküm (Keşfin Yapılması): (1) Keşfin yeri ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir. Keşif, taraflar hazır iseler huzurlarında, aksi takdirde yokluklarında yapılır.
(2) Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir. Keşif sırasında, yapılan tüm işlemler ve beyanları içeren bir tutanak düzenlenir. Plan, çizim, fotoğraf gibi belgeler de tutanağa eklenir.
(3) Mahkeme, bir olayın nasıl geçmiş olabileceğini tespit için temsili uygulama da yaptırabilir.
HMK madde 290 Düzenlenen Hüküm (Keşfin Yapılması): (1) Keşfin yeri, kapsamı ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir. Keşif, taraflar hazır iseler huzurlarında, aksi takdirde yokluklarında yapılır. (2) Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir. Keşif sırasında, yapılan tüm işlemler ve beyanları içeren bir tutanak düzenlenir. Tutanağa, hakimin keşif konusu ve mahalliyle ilgili gözlemleri de yazılır.Plan, çizim, fotoğraf gibi belgeler de tutanağa eklenir.
(3) Mahkeme, bir olayın nasıl geçmiş olabileceğini tespit için temsili uygulama da yaptırabilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddenin ilk fıkrasına ve 2. fıkrasına birtakım yeniliklerin eklendiği görülmektedir. Keşif; hakimin uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmasıdır. Hakim, gerekli gördüğü hallerde tanık veyahutta bilirkişiye başvurabilmektedir. 290. madde ise genel olarak keşfin yerini ve zamanını düzenlemekteyken; yeni düzenlemeyle artık kapsamını da düzenlemektedir. Ayrıca 2. fıkrayla tutanağa neler yazılacağı da düzenlendiği görülmektedir.
HMK madde 305/A Yeni Eklenen Düzenleme (Hükmün Tamamlanması): (1) Taraflardan her biri, nihai kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir.
HMK madde 306 Eski Hüküm (Tavzih Talebi ve Usulü): (1) Tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur.
(2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir.
(3) Mahkeme tavzih talebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü madde uyarınca işlem yapar
HMK madde 306 Düzenlenen Hüküm (Tavzih ve tamamlama talebi ile usulü): (1) Tavzih veya tamamlamadilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih veya tamamlamatalebinde bulunan tarafa tebliğ olunur.
(2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir.
(3) Mahkeme tavzih veya tamamlamatalebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü madde uyarınca işlem yapar.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; yeni eklemeler mevcuttur. Maddenin başlığı değişmiştir ve dolayısıyla eklenen “tamamlama” kavramını maddeye gerekli hallere eklendiği görülmektedir. Madde tavzih ve tamamlama hallerini düzenlemektedir. Hükmün tavzihini (açıklanmasını) isteyen tarafın, hükmün açıklanmasını içeren bir dilekçeyle mahkemeye başvurulmalıdır. Yargıtay içtihadına göre; tavzih, dilekçeye taraftarın sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir.. Tavzih talebine ilişkin dilekçenin karşı tarafa tebliğ edilmeden karar verilmesi halinde hukuka aykırılık söz konusu olacaktır; çünkü, bu bir mutlak bozma sebebidir. Aynı bilgiler; yeni düzenleme ışığında, tamamlama için de geçerlidir. Yeni düzenlemeyle madde tavzih ve tamamlama talep ve usüllerine yer vermiştir.
HMK madde 310 (Feragat ve Kabulün Zamanı): (1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
HMK madde 310 (Feragat ve Kabulün Zamanı): (1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
(2) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.
(3) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.
Hükmün karşılaştırılmasına bakıldığında; 2 yeni fıkra eklendiği görülmektedir. Dolayısıyla maddenin kapsamının genişletildiğini söylemek mümkündür. Madde feragat ve kabulün zamanını düzenlemektedir; bu sebeple feragat ve kabulü hatırlamak gerekmektedir. Feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat, tek taraflıdır ve karşı tarafın rızasına gerek yoktur. Tamamen feragat edilmesi halinde talep sonucundan tamamiyle vazgeçilir; kısmen feragatta ise sadece feragat edilen kısım için dava sona erecektir. Davayı kabul ise; davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen razı olmasıdır ve ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurmaktadır. Kabul, davalı tarafından yapılabilecek bir işlemdir; tek taraflı irade beyanı ile ve bu beyanı da mahkemeye yöneltilmesiyle tamamlanır. Feragat de kabul de; dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır; kayıtsız ve şartsız olmalıdır. 310. maddeye dönüldüğünde ise; yeni eklenen fıkralar, feragat ve kabulün ne zaman yapıldığını ve sonucunda yapılabilecek işlemi düzenlemektedir.
HMK madde 314 Eski Hüküm (Sulhun Zamanı): (1) Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
HMK madde 314 Düzenlenen Hüküm (Sulhun Zamanı): (1) Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
(2) Sulh, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar verilir.
(3) Sulh dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı sulh hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.
Hükmün karşılaştırılmasına bakıldığında; 2 yeni fıkranın eklendiği görülmektedir. Sulh; görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları sözleşmedir. Sulh ancak tarafların üzerlerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilmektedir. Sulhun; şarta bağlı olarak da yapılması mümkündür. Sulhun, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilmesi temel kuraldır; ancak Yasa koyucu yeni düzenlemeyle hükmün verilmesinden sonra yapılma hali ve temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılması ihtimallerine de yer verdiği görülmektedir.
HMK madde 317 Eski Hüküm (Dilekçelerin Verilmesi): (1) Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.
(2) Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsusve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
(3) Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler.
(4) Dava ve cevap dilekçeleri yönetmelikte belirlenecek formun doldurulması suretiyle de verilebilir.
HMK madde 317 Düzenlenen Hüküm (Dilekçelerin Verilmesi): (1) Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.
(2) Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmakve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
(3) Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler.
(4) Dava ve cevap dilekçeleri yönetmelikte belirlenecek formun doldurulması suretiyle de verilebilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; bir değişikliğin olduğu görülmekte. Davalıya verilen sürenin ne zaman başlayacağı düzenlenmektedir.
HMK madde 331 Eski Hüküm (Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri): (1) Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder. (2) Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder.
(3) Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hâllerde yargılama giderleri davacıya yükletilir.
HMK madde 331 Eski Hüküm (Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri): (1) Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.
(2) Görevsizlik veya yetkisizlikkararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder.
(3) Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hâllerde yargılama giderleri davacıya yükletilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddeden “gönderme kararı” çıkarılmış ve sadece görevsizlik ve yetkisizlik kararlarını düzenlediği görülmektedir.
HMK madde 341 Eski Hüküm (İstinaf Yoluna Başvurabilen Kararlar): (1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. (1)
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.
HMK madde 341 Düzenlenen Hüküm (İstinaf Yoluna Başvurabilen Kararlar): (1) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyadi tedbir ve ihtiyat haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. (1)
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; ilk fıkrada birtakım değişikliklerin, eklemelerin yapıldığı görülmektedir. Öncelikle istinafa değinilmesi gerekmektedir. İstinaf bir kanun yoludur; ilk derece mahkemelerinin kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun yoludur. İstinaf mahkemeleri de, ilk derece mahkemelerinin verdiği kararları incelemekte ve hukuka uygun olup olmadığını denetlemektedir. 341. maddede ise hangi kararların bu kanun yoluna başvurabileceğini düzenlemektedir. Bu kapsamda bakıldığında yeni getirilen düzenlemeyle bu alanın çok olmasa da bir miktar değişiklik yaratılarak; karşı tarafın varlığı ve yokluğunun durumu da düzenlendiği görülmektedir.
HMK madde 353 Eski Hüküm (Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar): (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan
kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.
HMK madde 353 Düzenlenen Hüküm (Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar): (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veyayeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; 353/1-a,6’da değişiklik yapıldığı ve 3. fıkrasında eklenen yeni bir cümlenin olduğu görülmektedir. Öninceleme sonucunda yapılacak olan inceleme açısından asıl olan duruşmalı yapılmasıyken; kanun koyucu bazı hallerde duruşma yapılmadan da karar verilebilecek halleri düzenlemiştir. 353. madde bu halleri düzenlemektedir. Değişiklik yapılan maddeye bakıldığında; delillerin niteliğinde değişiklik bulunmaktadır. Getirilen değişiklik ile; delillerin uyuşmazlığın çözümündeki etkisinin önemli ölçüde yüksek olması ve bu delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması düzenlenmektedir. Maddenin önceki halinden farkı ise; delillerin niteliği bakımından ve talebin bulunması ve bu talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması eklenmiştir. 3. fıkraya getirilen yenilik ise; yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikteyse bunların tamamlanmasından sonra oluşacak olan sonuç bakımından “başvurunun esastan reddine” kararı eklenmiştir.
HMK madde 356 Eski Hüküm (Duruşma Yapılmasına Karar Verilmesi): (1) 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir.
HMK madde 356 Düzenlenen Hüküm (Duruşma Yapılması ve Karar Verilmesi): (1) 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir.
(2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dahil gerekli kararları verir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddeye eklenen bir fıkra olduğunu ve başlığında da değişiklik olduğu görülmektedir. Madde genel itibarıyla 353. madde dışında kalan halleri ve dolayısıyla duruşmasını düzenlemektedir. Getirilen 2. fıkrayla ise verilebilecek kararları düzenlemektedir.
HMK madde 358 Eski Hüküm (Duruşmaya Gelinmemesi ve Giderlerin Ödenmemesi): (1) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadaravans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir.
(2) Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir.
(3) Başvuran mazeretsiz olarak duruşmalara katılmadığı veya tahkikatla ilgili giderler süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir.
HMK madde 358 Düzenlenen Hüküm (Duruşmaya Gelinmemesi ve Giderlerin Ödenmemesi): (1) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri, iki haftadan az olmamak üzere verilecek kesin süre içindeavans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir. (2) Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir.
(3) Belirlenen giderin, verilen kesin süre içinde yatırılmış olması kaydıyla, taraflar mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadıkları taktirde tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilir. Belirlenen gider, süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, ön görülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hallerde başvuru reddedilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; mevcut maddede değişikliklerin yapıldığı görülmektedir. Öncelikle ilk fıkradaki değişikliğe bakıldığında; eski hükme göre belirlenen giderin “duruşma gününe” kadar avans olarak yatırılması gerekirken; düzenlenen hükme göre artık “kesin bir süre” belirtilmiş ve giderler 2 haftadan az olmamak üzerece bir süre verilecek ve o süre içerisinde avans olarak yatırılması gerekeceği düzenlendiği görülmektedir. 3. fıkraya bakıldığında ise; belirlenen giderlerin kesin süre içerisinde yatırılıp yatırılmaması üzerine iki ayrı ihtimal olarak değerlendirildiği ve buna göre sonuçlarının farklı olacağı görülmektedir.
HMK madde 359 Eski Hüküm (Karar): (1) Karar aşağıdaki hususları içerir:
a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.
b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.
ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.
d) İleri sürülen istinaf sebepleri.
e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.
g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.
ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
(3) (Ek: 20/7/2017-7035/30 md.)Temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılır.
HMK madde 359 Düzenlenen Hüküm (Karar ve Tebliğ): (1) Karar aşağıdaki hususları içerir:
a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.
b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.
ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.
d) İleri sürülen istinaf sebepleri.
e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.
g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.
ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
(3)Bölge adliye mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir.
(4) (Ek: 20/7/2017-7035/30 md.)Temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılır.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; bir fıkranın eklendiği ve son fıkraya da bir ekleme yapıldığı görülmektedir. Eklenen fıkraya göre; kararda bulunacak unsurlara ayrıca yer verildiği görülmektedir ve başvurunun esastan reddi kararının verilmesi halinde de nasıl olacağını düzenlemektedir. Son fıkradaki değişikliğe bakıldığında ise; mahkemenin herhangi bir talebe ihtiyaç duymaksızın re’sen tebliğe çıkarılacağını düzenlemektedir.
HMK madde 362 Eski Hüküm (Temyiz Edilemeyen Kararlar): (1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna
başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.
b) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.
c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek için verilen kararlar ile merci tayinine ilişkin kararlar.
ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.
d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir.
HMK madde 362 Düzenlenen Hüküm (Temyiz Edilemeyen Kararlar): (1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.
b) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.
c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar.
ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.
d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.
g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; 1. fıkranın b bendine ve g bendine yeni eklemeler yapılmıştır, c bendinde ise değişiklik olduğu görülmektedir. Değişiklikler incelenmeden “Temyiz Yolunun” ne olduğunu hatırlamakta fayda vardır. Temyiz; bölge adliye mahkemelerinin, hukuk dairelerinin kararlarına karşı başvurulan bir kanun yoludur; kararları denetlemektedir. İstinaf mahkemesinin bazı kararlarına karşı temyize başvurma yolları kapalıdır; bu hallerde 362. maddede düzenlenmektedir. b bendine yapılan ekleme ile kira ilişkilerinden doğan davalarda süre sınırı koyulduğu görülmektedir. Ayrıca c bendine bakıldığında “merci tayini” kaldırılmış ve yerine “yargı yeri belirlenmesi” eklenmiştir. Son olarak ise g fıkrası eklenerek; 353. maddeye atıf yapılarak 353/1-a’da sayılan halleri de bu kapsama aldığı görülmektedir.
HMK madde 391 Eski Hüküm (İhtiyati Tedbir Kararı): (1) Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.
(2) İhtiyati tedbir kararında;
a) İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
b) Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı,
c) Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği,
ç) Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği, yazılır.
(3) İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.
HMK madde 391 Düzenlenen Hüküm (İhtiyati Tedbir Kararı): (1) Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.
(2) İhtiyati tedbir kararında;
a) İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, b) Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı,
c) Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği,
ç) Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği, yazılır.
(3) İhtiyati tedbir talebinin reddi kararı gerekçeli olarak verilir ve bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. Yüzüne karşı aleyhine ihtiyadi tedbir kararı verilen taraf da kanun yoluna başvurabilir. Bu başvurular öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; son fıkrasında bir değişiklik olduğu görülmektedir. Öncelikle ihtiyati tedbir nedir? İhtiyati tedbir, kesin hüküm kararı verilene kadar dava konusuyla ilgili olarak davacı veya davalının hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı; geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır. 389. maddeye göre; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın
elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hâle geleceğinden
veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi
hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. İhtiyati tedbir; dava açılmadan önce verilebileceği gibi dava açıldıktan sonra talep edilmesi de mümkündür. İhtiyati tedbir talebi 390. maddede düzenlenmektedir. 391. maddeye ve değişiklerine bakıldığında ise; 3. fıkrasında ihtiyati tedbir talebinin reddi ve şekli düzenlenmektedir. Değişikliğe göre; reddi kararının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmektedir. Ayrıca yüzüne karşı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen tarafın da kanun yoluna başvurabileceği düzenlenmektedir.
HMK madde 393 Eski Hüküm (İhtiyati Tedbir Kararının Uygulanması): (1) İhtiyati tedbir kararının uygulanması, verildiği tarihtenitibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde, kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar.
(2) Tedbir kararının uygulanması, kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunan veya tedbir konusu mal ya da hakkın bulunduğu yer icra dairesinden talep edilir. Mahkeme, kararında belirtmek suretiyle, tedbirin uygulanmasında, yazı işleri müdürünü de görevlendirebilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması için, gerekirse zor kullanılabilir. Zor kullanmak hususunda, bütün kolluk kuvvetleri ve köylerde muhtarlar, uygulamayı gerçekleştirecek memurun yazılı başvurusu üzerine, kendisine yardım etmek ve emirlerine uymakla yükümlüdürler.
(4) İhtiyati tedbiri uygulayan memur, bir tutanak düzenler. Bu tutanakta, tedbir konusu ve bulunduğu yer gösterilir; tedbir konusu ile ilgili her türlü iddia bu tutanağa geçirilir. Tedbiri uygulayan memur, bu tutanağın bir örneğini tedbir sırasında hazır bulunmayan taraflara ve duruma göre üçüncü kişiye tebliğ eder.
(5) İhtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna başvurulması hâlinde, tedbire ilişkin dosya ve delillerin sadece örnekleri ilgili mahkemeye gönderilir.
HMK madde 393 Düzenlenen Hüküm (İhtiyati Tedbir Kararının Uygulanması): (1) İhtiyati tedbir kararının uygulanması, bu kararın, tedbir isteyen tarafa tefhim veya tebliğindenitibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde, kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar.
(2) Tedbir kararının uygulanması, kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunan veya tedbir konusu mal ya da hakkın bulunduğu yer icra dairesinden talep edilir. Mahkeme, kararında belirtmek suretiyle, tedbirin uygulanmasında, yazı işleri müdürünü de görevlendirebilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması için, gerekirse zor kullanılabilir. Zor kullanmak hususunda, bütün kolluk kuvvetleri ve köylerde muhtarlar, uygulamayı gerçekleştirecek memurun yazılı başvurusu üzerine, kendisine yardım etmek ve emirlerine uymakla yükümlüdürler.
(4) İhtiyati tedbiri uygulayan memur, bir tutanak düzenler. Bu tutanakta, tedbir konusu ve bulunduğu yer gösterilir; tedbir konusu ile ilgili her türlü iddia bu tutanağa geçirilir. Tedbiri uygulayan memur, bu tutanağın bir örneğini tedbir sırasında hazır bulunmayan taraflara ve duruma göre üçüncü kişiye tebliğ eder.
(5) İhtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna başvurulması hâlinde, tedbire ilişkin dosya ve delillerin sadece örnekleri ilgili mahkemeye gönderilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; değişiklik yapıldığı görülmekte. Buna göre artık süre; verildiği tarihten itibaren olarak değil, bu kararın tedbir isteyen tarafa tefhim veya tebliğinden itibaren başlayacak.
HMK madde 394 Eski Hüküm (İhtiyati Tedbir Kararına Karşı İtiraz): (1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.
(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.
(4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.
(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.
HMK madde 394 Düzenlenen Hüküm (İhtiyati Tedbir Kararına Karşı İtiraz): (1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.
(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. Esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler. (4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.
(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; 2. fıkraya yeni bir ekleme görülmektedir. Bu eklemeye göre esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında ancak bu davaya bakan mahkemece karar verilebileceği düzenlenmektedir.
HMK madde 398 Eski Hüküm (Tedbire Muhalefetin Cezası): (1) İhtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimse, bir aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır. Görevli ve yetkili mahkeme, esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme; esas hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü mahkemedir.
HMK madde 398 Düzenlenen Hüküm (Tedbire Muhalefetin Cezası): (1) İhtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimse, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyet edilmesi üzerine, altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır. Görevli ve yetkili mahkeme, esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme; esas hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü mahkemedir.
(2) Şikâyet olunana, şikâyet dilekçesi ile birlikte duruşma gün ve saatini bildiren davetiye gönderilir. Davetiyede, savunma ve delillerini duruşma gününe kadar bildirmesi ve duruşmaya gelmediği takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunarak karar verileceği ihtar edilir.
(3) Mahkeme duruşmaya gelen şikâyet olunana, 5271 sayılı Kanunun 147 nci maddesinde belirtilen haklarını hatırlatarak savunmasını alır.
(4) Mahkeme, dosyadaki delilleri değerlendirerek gerekli araştırmayı yapar. Yargılama sonunda şikâyet olunanın ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymadığı veya tedbir kararına aykırı davrandığı tespit edilirse, birinci fıkra uyarınca disiplin hapsi ile cezalandırılmasına; aksi takdirde şikâyetin reddine karar verilir.
5) Taraflar, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir hafta içinde karara itiraz edebilir. İtirazı, o yerde hükmü veren mahkemenin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisinden sonra gelen daire; son numaralı daire için bir numaralı daire; o yerde hükmü veren mahkemenin tek dairesi bulunması hâlinde en yakın yerdeki aynı düzey ve sıfattaki mahkeme inceler.
(6) İtiraz merci, bir hafta içinde kararını verir. Merci, itirazı yerinde görürse işin esası hakkında karar verir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
(7) Bu madde uyarınca verilen disiplin hapsi kararları kesinleşmeden infaz edilemez. Kesinleşen kararların infazı Cumhuriyet başsavcılığınca yapılır.
(8) Tedbir kararına aykırı davranışın sona ermesi veya tedbir kararının gereğinin yerine getirilmesi ya da şikâyetten vazgeçilmesi hâlinde, dava ve bütün sonuçlarıyla beraber ceza düşer.
(9) Disiplin hapsine ilişkin karar, kesinleştiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra yerine getirilemez.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; maddenin kapsamına tamamen yeni eklemeler yapılarak değiştirildiği görülmektedir. İhtiyati tedbir bir mahkeme kararıdır ve tedbirin sağlanması için tedbirin uygulanmasına engel teşkil edecek olan her türlü fiil ve davranışın önüne geçilmesi amaçlanmaktadır; dolayısıyla aykırı davranışlarda bulunulması halinde yaptırımları söz konusudur. Maddenin düzenlenen haline bakıldığında ise sonuç ve yaptırımlarının genişletildiği görülmektedir.
HMK madde 402 Eski Hüküm (Delil Tespiti Talebi ve Karar): (1) Delil tespiti talebi dilekçeyle yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır.
(2) Mahkeme tarafından belirlenen tespit giderleri avans olarak ödenmedikçe sonraki işlemler yapılmaz.
(3) Tespit talebi mahkemece haklı bulunursa karar, dilekçeyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. Kararda ayrıca, delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası esnasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave soruların bir hafta içinde bildirilmesi gerektiği belirtilir.
HMK madde 402 Düzenlenen Hüküm (Delil Tespiti Talebi ve Karar): (1) Delil tespiti talebi dilekçeyle yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır.
(2) Mahkeme tarafından belirlenen tespit giderleri avans olarak ödenmedikçe sonraki işlemler yapılmaz. (3) Tespit talebi mahkemece haklı bulunursa karar, dilekçeyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. Kararda ayrıca, delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası esnasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave soruların bir hafta içinde bildirilmesi gerektiği belirtilir.
(4) Tespitin yapılmasından sonra, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece karşı tarafa resen tebliğ olunur.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; yeni eklenen bir fıkranın olduğu görülmektedir. Madde genel itibarıyla delil tespitini kapsamaktadır. Eklenen fıkrayla da tespitin yapılmasının ardından tebliği düzenlenmiştir.
HMK madde 436 Eski Hüküm (Hakem Kararının Şekli, İçeriği ve Saklanması): (1) Hakem kararlarında;
a) Kararı veren hakem veya hakem kurulu üyelerinin ad ve soyadları,
b) Tarafların ve varsa temsilcileri ile vekillerinin ad ve soyadları, unvanları ve adresleri,
c) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi,
ç) Bir sıra numarası altında açık ve kesin bir biçimde taraflara yüklenen hak ve borçlar ile yargılama giderleri,
d) Karara karşı iptal davası açılabileceği ve süresi,
e) Tahkim yeri ve kararın tarihi,
f) Kararı veren hakem veya hakem kurulu üyelerinin tamamı veya çoğunluğunun imzaları ve karara eklenmiş ise karşı oy yazısı, gösterilir.
(2) Aksi kararlaştırılmadıkça, hakem veya hakem kurulu kısmi kararlar verebilir.
(3) Hakem kararı, hakem veya hakem kurulu başkanı tarafından taraflara bildirilir; ayrıca kararın aslı dosya ile birlikte mahkemeye gönderilir ve mahkemece saklanır.
HMK madde 436 Düzenlenen Hüküm (Hakem Kararının Şekli, İçeriği ve Saklanması): (1) Hakem kararlarında;
a) Kararı veren hakem veya hakem kurulu üyelerinin ad ve soyadları,
b) Tarafların ve varsa temsilcileri ile vekillerinin ad ve soyadları, unvanları ve adresleri,
c) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi,
ç) Bir sıra numarası altında açık ve kesin bir biçimde taraflara yüklenen hak ve borçlar ile yargılama giderleri,
d) Karara karşı iptal davası açılabileceği ve süresi,
e) Tahkim yeri ve kararın tarihi,
f) Kararı veren hakem veya hakem kurulu üyelerinin tamamı veya çoğunluğunun imzaları ve karara eklenmiş ise karşı oy yazısı, gösterilir.
(2) Aksi kararlaştırılmadıkça, hakem veya hakem kurulu kısmi kararlar verebilir.
(3) Hakem kararı, hakem, hakem kurulu başkanı veya ilgili tahkim kurumu tarafından taraflara bildirilir. Ayrıca kararın aslı dosya ile birlikte mahkemeye gönderilir ve mahkemece saklanır.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; son fıkrada değişiklik yapıldığı görülmektedir. Tahkim sözleşmesi sonucunda tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir
hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının
çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılabilir. Tahkim yargılaması sonucunda verilen nihai kararlarında bulunması gereken hususlar 436. maddede düzenlenmektedir. Son fıkraya eklenen değişiklik ise “ilgili tahkim kurumu” da taraflara bildirecek merciilere katılmıştır.
HMK madde 440 Eski Hüküm (Hakem Ücreti): (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakemlerin ücreti, dava konusu alacağın miktarı, uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak, hakem veya hakem kurulu ile taraflar arasında kararlaştırılır.
(2) Taraflar, hakem veya hakem kurulunun ücretini yerleşmiş kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yaparak da belirleyebilirler.
(3) Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaz veya tahkim sözleşmesinde ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, her yıl Adalet Bakanlığınca ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak hazırlanan ücret tarifesine göre belirlenir.
(4) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça başkanın ücreti, hakemlerden her birine ödenecek hakem ücretinin yüzde on fazlası olarak hesaplanır.
(5) Hakem kararınındüzeltilmesi, yorumlanması veya tamamlanması hâllerinde ek hakem ücreti ödenmez.
(6) Hakem veya hakem kurulu kararında tahkim yargılamasının giderleri gösterilir.
HMK madde 440 Düzenlenen Hüküm (Hakem Ücreti): (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakemlerin ücreti, dava konusu alacağın miktarı, uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak, hakem veya hakem kurulu ile taraflar arasında kararlaştırılır.
(2) Taraflar, hakem veya hakem kurulunun ücretini yerleşmiş kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yaparak da belirleyebilirler.
(3) Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda anlaşmaya varılamaz veya tahkim sözleşmesinde ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, her yıl Adalet Bakanlığınca ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak hazırlanan ücret tarifesine göre belirlenir.
(4) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça başkanın ücreti, hakemlerden her birine ödenecek hakem ücretinin yüzde on fazlası olarak hesaplanır.
(5) Aksi kararlaştırılmadıkça hakem kararının düzeltilmesi, yorumlanması veya tamamlanması hâllerinde ek hakem ücreti ödenmez.
(6) Hakem veya hakem kurulu kararında tahkim yargılamasının giderleri gösterilir.
Hüküm karşılaştırılmasına bakıldığında; 5. fıkrada değişiklik görülmekte. Hakemler gerçekleştirdikleri hizmet karşılığında bir ücret alabilmektedirler. Bu ücret açısından öngörülen unsurlar 440. maddede yer almaktadır. Maddenin 5. fıkrasına getirilen değişiklik ile; hakem kararının düzeltilmesi, yorumlanması veya tamamlanması hallerinde ek hakem ücreti ancak aksinin kararlaştırıldığı hallerde ödenmektedir.